Dün Youtube’da video izliyordum. İzlerken, izlenme sayısına pek dikkat etmem, bana ne katacağına bakarım. Fakat dün dikkatimi çekti birçok videonun izlenme sayısını, ne zaman paylaşıldığını inceledim. İnsan hayatında yapı taşı diyebileceğimiz pek çok konu var ama onlar çok az izlenmiş. Tek, tek hepsini not aldım ve sizlerle de paylaşmak istiyorum. Gerçek anne, baba olmak ve ailede iletişim (3 yıl önce) ile aşırı düşünme bağımlılığından kurtulmak için tavsiyelerde bulunan video (2 yıl önce) birbirine eş değerde izlenmiş ve listemin ilk sırasında. İkinci sırada kafaya takmamak için tavsiyelerin olduğu paylaşım var. Üçüncü sırayı, değersizlik duygusu ve kendini değerli hissetmek için tavsiyeler alıyor. Listemin dördüncü sırasında, diğer kişileri gizliden ikna etmek için tavsiyeler var. Son olarak beşinci sırada, özgüven için anlatılan teknikler bulunuyor. Tam bir kapasite nasıl araştırılır bilmiyorum, internetin bu yanlarında profesyonel değilim. Geniş kapsamlı bir araştırma değil benimkisi, bakabildiğim, görebildiğim kadarıyla inceledim çünkü merak ettim. Öte yandan, Kadir Ezildi’nin katıldığı youtube kanalındaki video, listemin en başındaki iki videonun tam üç katı izlenmiş. Üstelik listemin başında olan iki ayrı konunun paylaşımlarının biri üç, diğeri iki yıl, Kadir Ezildi’nin paylaşımı ise sekiz gün önce paylaşılmış. Buradan kabataslakta olsa, toplum bilincimizin yapısının resmini görmek mümkün oluyor. Neden başkalarının hayatı diğerlerini bu kadar ilgilendiriyor?
Cevabı belli, toplumumuzun kültürü ve bunu taklit ederek hayatına devam eden nesil. Maalesef çoğu evde, çoğunlukla diğer insanların hayatları konuşuluyor. Diğerinin eşi, diğerinin çocuğu, diğerinin aldığı ev, diğerinin kazandığı okul, diğerinin başarısı vs. Zamanımız değerli, ailemiz değerli. Öyleyse kıyaslamayı, başkalarının ne yapıp, ettiklerini bırakarak ailemize faydası olacak konulardan bahsetmenin zamanı, geldi de geçmiyor mu? Her aile kendi içinde kendi hayatlarıyla ilgilense, bambaşka bir nesil yetişir. Böylece hem bireyde, hem de bütünde büyük gelişim gösteririz.
Listemiz bu; başkalarının hayatlarıyla ilgilenerek kıyaslayan, aşırı düşünme hastalığına yakalanmış ve kafaya takmamanın yollarını arayan bir toplum, akabinde değersizlik duygusu kaçınılmaz oluyor. Diğeriyle yaşanan sorunlar yüz, yüze çözülemediği için, haliyle arkasından konuşuluyor. Böylece diğerini gizlice ikna etmenin yolları aranıyor. Bunların sonunda da kişi kendine özgüven yetersizliği teşhisi koyuyor, özgüvenini geliştirmenin yollarını arıyor. Öz güven yetersizliğini getiren başkalarının yapıp, ettiklerini izleyerek, duyarak kıyaslamak. Kıyaslama ailede başlıyor, okulda ve toplumda devam ediyor. Sonra yetişkin olduğunda kişi, kişi olarak kalmaya devam ediyor, birey olamıyor. Kıyaslama biterse, her bir insanın biricik olduğu, farklı yeteneklere sahip olduğu anlaşılır ve kendi yeteneklerini geliştirmenin peşinde koşarsa, özgüven yetersizliği diye bir şey kalmaz. İnsanın kendisine karşı duyduğu güvensizliğin kaynağı, diğerinin/diğerlerinin daha iyi olduğu düşüncesidir. Bir de bu düşünceyle eşdeğer olarak yürüyen düşünce, diğerlerinin kendisi hakkındaki düşüncelerini önemsemesidir. Doğal olarak diğerleri daha iyi olarak algılandığında, değersizlik duygusu açığa çıkmak zorundadır. Nitekim kendisi de diğerleri hakkında düşünüyor. Öyleyse, karşılıklı olarak, birbirleri hakkında düşünme biçimi var. Demek ki, duygu ve düşünceleri eğitmek gerekiyor.
Bunlar, danışanlarımda da gördüğüm ortak paydalardır. Kıyaslama, başkalarının hakkında ne düşüneceğinin düşüncesini okuma alışkanlığı, düşünme hastalığı, hayali bir düşüncenin veya yaşadığı bir deneyimde söylemek istediklerini söyleyememeyi kafaya takmak, değersizlik ve özgüven yetersizliği.
Bunların hepsi düşünce ve duyguları eğiterek üstesinden gelinebilecek konulardır. İnsanın değiştirebileceği ve değiştiremeyeceği iki alan vardır. Değiştirebileceği iç dünyası, değiştiremeyeceği ise dış dünyada olup bitenlerdir. Fakat insan iç dünyasını düzene koyduğunda dış dünyada da etki olabilir. Sonuçta kişi kendi içine dönmek zorunda ve içinde neler olup, bittiğini anlamak zorundadır. Bu zordur çünkü kendisine, ezberlediği, tanıdık olduğu gözleriyle bakar. Bu nedenledir ki bir bilirkişiden destek alması; hem yalnızlık hissinden, hem anlaşılmıyor olduğu düşüncesinden, hem de yargılanma korkusundan özgür olmasını sağlar. İnsanın kendine kör bakmasının sebebi, kendisini kendisi sandığı hayali düşünceleriyle izlemesinden kaynaklanmaktadır. Bilirkişi dış göz olur ve tıpkı arabanın dikiz aynasındaki kör nokta gibi, kendisinin göremediği kör noktalarını görür ve aydınlatır. Bu nedendendir, başkalarına faydam oluyor ama kendime faydam olmuyor düşüncesi. Çünkü insan kendisini çıplak gözle, yargısız olarak inceleyemez. Kendi negatif inanç kalıplarıyla izler, böylece kendisinde olan güzelliklerin, yeteneklerin üzeri örtülür.
Yeniden başla, kendini nerede bırakmış, nerede unutmuşsan oraya git, kendinin elinden tut ve kendini şimdiye getir. Nefes aldığın sürece, her zaman bunun için fırsatın var, yeter ki iste ve yeniden başla. İçinde gördüğün, duyduğun düşüncelerin çoğu sevimli ve sevimsiz hayaletler, onlar gerçek değiller. Sen onları gerçek olarak algılıyorsun. Onlar gerçek değil, yanılsama.
Merhaba, Evet bahsettiğiniz gibi de olabilir, içerikte de bahsettiğim gibi, bu konuda derin bir bilgiye sahip değilim. İlginiz için teşekkürler.
Youtube algoritmasını da göz önünde tutmak gerekiyor ilk bahsettiğiniz konularda. Belki video eski olduğu için rağbet görmemiş olabilir. Ellerinize, fikrinize sağlık güzel bir metin. En güzel ilim kendini bilmektir, diye boşuna dememişler.